İletişim Formu
Aşk her insan tarafından farklı tanımlanır. Bu yazıda aşkı anlatırken sevginin doruk noktasından bahsedilecektir; yani iki insanın birbirlerini tutkuyla sevmelerinden. Bu evrensel duygu tamamen kişiye özeldir, bu yüzden kimse kimsenin aşkını anlayamaz. Hayatının aşkını ararken insan her ne kadar ‘iç güzellik önemli’ dese de, ilk etkilendiği dış görünüm olur. Beden dili ve hormonlar hoşlanmayı gerçekleştirir ve flörtü başlatır. Aşık olan insan kanatlanmış gibi olur, kalp atışları hızlanır ve tatlı bir heyecan yaşar.
Ne yazık ki, kavuşamayan aşıklar da vardır. İmkansız aşıkların acıları tarihe geçmiştir: Batıdaki Romeo ve Juliet’in trajedi hikayesinden Pakistan’daki Shaista Almani ve Balakhsher Maher öyküsüne kadar. 2000 yıl öncesinde Roman ordusundaki pagan asker ve Hıristiyan kadın birbirlerine aşık olurlar, dini engeller olsa da Valentijn isimli rahip nikahlarını kıyar. Rahip 14 Şubatta nikahı kıydığı için öldürülür. Bu yüzden 14 Şubat sevgililer günü olarak ilan edilir.
Amerikalı psikolog Arthur Aron araştırmasında toplumun 2%-3% uzun yıllar sonra hala tutkulu bir aşk yaşadıklarını saptamıştır. 20 yılı aşkın ilişki yaşayan bu aşıklar, aşklarının resmine bakınca, yeni aşıklar daki gibi beynin aynı kısımları aktifleştiği görülmüştür. Tek fark uzun yıllar aşık olanların beynindeki anksiyete ve obsesif ile ilgili kısımların, yeni aşıklara göre aktif olmayışı görünmüştür, çünkü onlar artık sevdiğini kaybetme gibi korkuları yoktur. Araştırmaya göre evliliklerin 20%-30% mutludur fakat 2%-3% hala aşıktır. Aşkın devam etmesini sağlayan gerçek her ne kadar bilim dünyasında bulunamamış olsa da aşıkların ilişkiler, aktif bir cinsel hayatları olduğunu ve birbirlerine karşı derin duygular taşıdıkları biliniyor. Kişilik olarak ta, coşkulu, tutkulu, pozitif bir duygu durum içindedirler ve iyi iletişim becerilerine sahiplerdir. Yoğun aşk yaşayanların olumsuz tarafı bulunamamıştır. Ne iş hayatı ne de çocukları ihmal edilmemiş, muhtemelen enerjik yapıdan kaynaklandığı düşünülmektedir.
Aşk ve mutluluk arasındaki ilişkiye bakacak olursak: En mutlu insan karşılıklı aşk yaşayan insandır. İyi bir beraberlik yaşayan insanlar, yalnız yaşayanlardan daha mutludur. Kötü bir beraberlik yaşayanlar ise yalnız yaşayanlardan daha mutsuzdur.
Peki aşkın ekonomisi olur mu? Eğer aşk Konfüçyusun dediği gibi: ‘İnsan kalbindeki aşk dört nala giden bir at gibidir, ne dizginden anlar, ne de söz dinler’, kabul etsek, elbette olmaz. Buna karşılık sevginin ekonomisi vardır. Birini sevmek ve biriyle hayatını paylaşmaktan çok farklıdır. İnsan hayatını ancak önemli bulduğu biriyle paylaşabilir. İlişkide pazarlık payı olmayan en önemli 5 faktör: çocuk arzusu ve eğitimindeki hemfikirlik, cinsellik, para, sevgilinin ailesi ve dini inançtır. Diğer konular sosyal muhasebeye girer. Sevgilinin hoşlandığı bir şey yapmak onda olan kredini arttırır. İlk aşık olanların ilişkisinde bu ekonomik prensipler henüz bir rolü yoktur fakat 3 ay sonra yapılan yatırımlar sayılmaya başlanır. Beklentiler doğrultusunda kişi için yapılan fedakarlık ve kişinin kendi yaptığı fedakarlık ilişkideki memnuniyeti belirler. Kişinin yaptıklarına karşılık, karşı taraftan beklentisi düşük ise ilişkisini problemsizce kabullenir ve sürdürür. Genel olarak insanlar sevgilisinin tutumundan memnun ise kendisi için yapılanlar ve yaptıklarını hesabını yaparak eşitliğe önem vermezler. Uzun ilişkilerde yapılan yatırım o denli çoktur ki artık hesapta eşitlik önemsizdir.
Bir ilişkiyi güçlendirecek ya da tehdit edecek 2 konu daha vardır: sevdiğine yaptığın yatırımlar ve başka alternatiflerin cazibesi. Başkasına aşık olmuş biri, yıllardır emek verdiği birlikteliğini bitirmek istemeyebilir. Amerikalı çift terapistleri Brehm, Miller, Perlman ve Campbell 4 ilişki şeklini sunuyorlar: 1.Mutlu ve stabil: beklediğinden daha iyi bir ilişki, alternatiften beklediğinden de üstün. 2. Mutsuz fakat stabil: ilişki isteklerine cevap vermiyor fakat alternatif daha da kötü. 3. Mutlu fakat stabil değil: beklediğinden daha iyi bir ilişki fakat alternatif çok daha iyi görünüyor. 4. Mutsuz ve stabil değil: ilişki isteklerine cevap vermiyor ve alternatif çok daha davetkar. Bu durumda ilişkinin uzun sürmeyeceği kesin denilebilir.
John Gotmann yaptığı araştırmada tartışma esnasında sıcaklık, uzlaşma isteği, koopere olma isteği gibi davranışların eksik olduğu ilişkilerde ayrılıkla sonuçlandığını ispatlamıştır. İlişkide sadece uzlaşmanın yolunu bularak devamını sağlamak mümkündür. Mutlu çiftler mükemmel değildir, onlarda birbirlerinden farklıdır ve tartışabilirler fakat beraberliklerini sürdürmenin yolunu bulmuşlardır. Genelde birbirlerinin geçmişindeki önemli olayları bilirler, sevgilisinin neyin önemli, neyin önemsiz bulduğunu ve hayallerinden haberdardır. Birbirlerinin düşüncelerini ve duygularını bildikleri için bağları daha güçlüdür ve zor dönemlerde ilişkiyi korumak daha kolay olur. İlişkide sevgi, saygı ve güven en önemli elementtir. Tartışma anında saygıyı eksik etmeyen ve duygusal zekalarını kullanarak çatışmayı önleyebilen çiftler, ilişkilerini de korurlar. İyi ilişkilerin temeli dostluktur. Çin atasözünde denildiği gibi: ‘evleneceğim insanla en başta dost olmalıyım, çünkü her şey yaşanılıp bittiğinde geriye sadece sohbet kalacak’. İyi giden ilişkilerde çiftler karar verirken fikirlerini paylaşırlar ve partnerinin fikrini ciddiye alırlar. İlişkilerde çözüme ulaşabilecek sorun vardır ve çözüme ulaşılamayacak sorun vardır. İnsanların 70% değişmez kalıcı sorunlar üstünde yıllarca tartışır dururlar. İyi ilişkilerde bu sorunları çözmeye kalkmazlar, bir şekilde bununla yaşamayı öğrenmiştir.
Caryl Rusbulta göre ilişkiyi koruyan yakınlık ve duyarlılıktır. Bu duygu durumunda bulunan kişi ‘ biz’ olarak düşünür ve sevdiği için bir şey yapmaktan çekinmez. Beklentiye girmeden fedakarlık yapar. Alay edici, aşağılayıcı sözler kullanmaz ve sevdiğini haksız bulduğu yerde hemen kavga etmez. Bu davranışı herkese yapmış olsa, hayatını oldukça zorlaştırır ama mutlu bir ilişkide olmazsa olmazdır.
Sevgi ne kadar yoğun olursa, bir o kadar aşk duygusuna yaklaşır. İlişkilerdeki yapılan fedakarlık ve verilen değerin özü aşka dayanır. İlişkide başarı ölçüsü ise hesabını yapmadan sevmenin neticesidir. AŞK ilişkinin ruhudur…
(Antalya - Işık Seli Çocuk Psikolojisi & Aile Danışma Merkezi Çocuk Psikoloğu Seher SAYAN tarafından kaleme dökülen bu yazı, Female Dergisi Şubat 2010 sayısında yayınlanmıştır.)
Web sitesinin hosting süresi doldu ve yakında yayından kalkacaktır. Web tasarım sorumlunuzla iletişim kurarak hosting süresini uzatabilirsiniz.
Copyright 2022
Sarvon® Web Tasarım